Mehmet İnce Konağı

Konak, tescil kayıtlarına göre 1909’a tarihlidir. Köyde yaşayan ve Ömer Ağa olarak bilinen bir Müslüman Türk tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra onun varislerinden olan, Muhammet oğlu Mehmet İnce ve ailesi burada yakın tarihlere kadar yaşadığından, yapı bugün bu ailenin ismiyle tanınmaktadır.

Konak günümüzde Yukarı Mevkii olarak isimlendirilen mevkide yer almaktadır. Rumlar döneminde Türkler’in en yoğun olarak yaşadığı mahallelerden birisi olması bakımından, evin içinde bulunduğu konumla ilgili birkaç hususa değinmek gerekmektedir. Evin yakın çevresinde mescid, cami, çeşme ve diğer Müslüman evleri bulunmaktadır. Evin batısında, halk arasında “kar çeşmesi” ismiyle bilinen bir Osmanlı dönemi çeşmesi bulunmaktadır. Evin hemen doğusunda ise, Şeyh Ali Mescidi; onun da doğusunda, Mustafapaşa’daki iyi korunabilmiş olan Türk evlerinden biri olan ve giriş kapılardan biri bu yol üzerinde olan Sabuncuoğlu Konağı yer almaktadır. Yine onların doğusunda, az ileride ise; köye adı verilen Mustafa Paşa’nın yaptırdığı çeşmelerden biri vardır. Çeşmenin karşısında, köyün tarihi camilerinden biri olan Sipahi Camii yer almaktadır. Tüm bunlar, mahallenin orijinal kimliğine dair fikir vermesi açısından önemlidir.

İki katlı ve çıkmalı cepheye sahip olan konağın ana giriş kapısı kuzey cephesindedir ve buradan açık bir avluya girilmektedir. Evin üst katına giriş, binanın dışında tasarlanan merdiven ile sağlanmaktadır. Yapının ikinci katında dikdörtgen planlı bir başoda ve bu odanın önünde ise ahşap tavanlı ve asma kemeri olan çıkmalı bir balkon bulunmaktadır. Ahşaptan yapılmış asma kemerle beraber; çıkmayı destekleyen, üzerinde taş kabartma bezemelerin olduğu taş konsollar cepheye güzel bir hareketlilik katmıştır.

Balkonun duvarında, ortasında Arapça harflerle (“ماشاالله”) “Maaşallah”, anlamına gelen yazının olduğu Osmanlı arması tasviri dikkat çekmektedir. Konağın sahibinin Türk-Müslüman olduğu ve ayrıca dedelerinin Osmanlı sarayında görevli olarak çalıştığı bilgisini göz önünde bulundurduğumuzda, konağı yaptıran ailenin kimliğini vurgulamak istediği görülmektedir. Tasvirin iç mekândan ziyade, sokaktan geçenlerin görebileceği bir noktada yer alması bu durumu daha iyi açıklamaktadır.