Mustafapaşa Yemekleri

Beslenme, insanın yaşamını devam ettirebilmesi için ilk basamak olmakla beraber gündelik yaşamın yanı sıra kültürün oluşmasında oldukça belirleyici bir role sahiptir. İnsanların yeme-içmeye verdikleri önem, zaman içerisinde yiyeceklerin sosyal ve dini kutlamaların önemli bir parçası olan kültür göstergeleri olarak karşımıza çıkmasını sağlamıştır. Yani, yaşamsal temel ihtiyaçların başında yer alan yemekler aynı zamanda bir toplumun yaşam biçimini etkileyen, şekillendiren ve kültürünü oluşturan ana unsurların başında gelmektedir.

Örneğin Mustafapaşa’nın yalnızca yemek kültürüne baktığımızda bile, yerleşimin yüzyıllar içinde gelişen somut olmayan bu kültürel mirasından yola çıkarak onunla ilgili pek çok unsurdan söz edebilmekteyiz. Bugün Mustafapaşalı bir kişinin sofrasında Osmanlı döneminde burada yaşayan Türklerin geleneksel yemeklerini görebileceğimiz gibi; farkında olalım ya da olmayalım, buradan Nüfus Mübadelesi ile göç eden Rumların yemek alışkanlıklarına dair de izlerle karşılaşabiliriz. Bunun yanında, günümüzde köyün geleneksel yemeklerinin ağırlıklı olarak muhacir yemeklerinden oluştuğunu söyleyebiliriz. Yani kısacası Mustafapaşa yemeklerinin üç farklı kimliğin bileşiminden oluştuğunu söylemek mümkündür.

Bilindiği gibi, Osmanlı Devletinin kuruluşunun henüz başlarında iskan politikası hasebiyle Balkanlarda yeni fetih edilen yerlere gönderilen Anadolulu Türkler, bugünkü Selanik ve Makedonya çevrelerine yerleştirilmiştir ve 1924 Lozan Antlaşması gereği zorunlu göçe kadar yaklaşık altı yüz yıl Balkanlarda ikamet etmişlerdir. 1924’te vatana dönen ve “muhacir/mübadil” olarak tanımlanan bu göçmenler edindikleri mutfak kültürünü beraberinde getirmişlerdir.

Mustafapaşa’da yoğun olarak yaşayan muhacirler Balkanlarda mutfaklarına kattıkları yemekleri bugün ağırlıklı olarak yaşatmaktadır. Nesilden nesile aktarılarak günümüze gelen bu yemekler köyün yemeklerindeki çeşitliliğe zenginlik katmaktadır. Ağırlıklı olarak hamur işi ve meze ağırlıklı olan yemekler büyük oranda Balkanlarda yaşadıkları yerlerdeki bitki örtüsüne göre şekillenmiştir. Lahana turşulu presul pita ile kuru fasülyeli börek olan fasülnik, muhacir böreği de olarak bilinen maznik ve muhacir mantısı bunlar arasında en yaygın olarak yenen yemeklerdendir.

Muhacirler aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yerleştikleri bölgelerin de yemek kültüründen etkilenerek bir mozaik oluşturmuşlardır. Mustafapaşa köyü bu durumu yansıtan en güzel örneklerden biridir. Osmanlı döneminde gerek Türklerin gerekse Rumların mutfaklarında pişen yemeklerin birçoğu tandır yemeklerinden oluşmaktadır. Bunun yanında, köyün yerli Türkleri de mutfaklarında muhacir yemeklerine yer vermekte gecikmemiş ve onları benimsemiştir. Günümüzde köyün hem yerlileri, hem de muhacirler ortak zengin yemek kültürünü yaşatmaya devam etmektedir.

Aslında değişen birçok şey gibi beslenme kültürü de tarih içerisinde seyrini ve tarzını birçok kez değiştirmiştir. Zaman içerisinde coğrafya, ırk, etnisite gibi temel belirleyiciler ile değişmiş ve gelişmiştir.

Örneğin Osmanlı döneminde balık bilhassa Rumların sofralarının vazgeçilmez bir öğesidir. Bunda, köylülerin İstanbul’da ellerinde tuttukları tuzlu balık ticaretinin etkisi büyük olmalıdır. Aynı zamanda bir zamanlar güvercin eti de Osmanlı döneminde hem Türkler hem de Rumlar tarafından tercih edilmekteydi.

Özetlemek gerekirse, Mustafapaşa’da yemek kültürü asırlar içinde birtakım değişikliklere uğramış olsa da, var olana yeni katılan tatlar ve tariflerle üzerine koyarak zenginleşerek günümüzdeki şeklini almıştır.

Mustafapaşa’nın yemeklerini incelemek için Gastronomi Kapadokya web sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.