Osmanlı impatorluğunun son döneminde Sinasos’ta inşa edilmiş olan evlerin mimari niteliklerinin yanı sıra dikkat çeken bir diğer önemli özellikleri de; evlerin içerisindeki şömine, yüklük, tavan göbekleri, çeşitli motiflerden oluşan mimari plastik süslemeler ve duvar resimleridir. Mekana estetik bir kimlik katan evlerdeki bu tür dekoratif elemanlar mekan sahibinin dünya görüşü, zevki ve zenginliği gibi konular hakkında fikir vermektedir. Bu fikri şüphesiz en çok da duvarlardaki resimler aracılığı ile elde etmekteyiz.
Mustafapaşa’daki, birçoğu konaklarda karşımıza duvar resimlerine bakmadan önce Osmanlı resim sanatının modernleşme sürecine kısaca göz attığımızda, Osmanlı resim sanatının 18. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren yeni bir sürece girdiğini görürüz. Bu döneme dek resim tasviri daha çok el yazması kitapların metinlerine açıklama amaçlı kitap sayfalarında sınırlıdır. Lale devriyle başlayan ve sonrasında Avrupa tarzı eğitim anlayışı ile gelen değişim aynı zamanda gündelik yaşama da yansımış, bu durumun etkileri Osmanlı resim sanatında da görülmüştür. İstanbul’da özellikle sivil mimari eserlerinin sayısında bir artış olmuş ve ortaya çıkan bu eserlerin iç mekân bezemelerinde duvar resimleri gibi yeni bir bezeme görülmüştür (Renda, 2002). 19. yüzyılda Nevşehir ve bölgesinde özellikle Ürgüp ve ona bağlı Mustafapaşa köyü olmak üzere birçok konutta duvar resmiyle karşılaşmaktayız.
Mustafapaşa’daki Konaklardaki Duvar Resimleri:
Mustafapaşa’daki evlerde yapılmış duvar resimlerinin batılı üsluba yakın özellikler taşıdığı dikkat çeker. Resimlerin birçoğunun yüksek kalitede bir işçilik ve aynı zamanda bilgi birikimi ürünleri oldukları görülür. Panoramik manzara (gerçek ya da hayali), manzara içinde figürler, tek kişilik figürler, mitolojik konulu sahneler gibi çeşitlilikle karşımıza çıkan resimlerin çoğunda perspektif kuralları uygulanmış ve ışık gölge oyunları verilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde yapılmış Osmanlı duvar resimlerinin geneline baktığımızda bunların çoğunluğunun manzara resimleri olduğu, figürlü anlatımların ise çok daha az olduğu, bunların çoğunlukla manzara içerisinde lekeler halinde çok ayrıntıya girilmeden verildiği görülür. Oysa Mustafapaşa örneklerini özellikle figürler etrafında incelediğimizde, gerek yalnızca figür portrelerinden oluşan tasvir halinde gerekse konulu bir anlatımın içerisinde, gerekse bir manzara içinde ele alındıkları dikkat çeker.
Köydeki resimlerin malzemeleriyle ilgili karşımıza çıkan bir bilgi de, duvar resimlerindeki boya ve diğer malzemelerin Osmanlı başkenti İstanbul’dan getirilmiş olduğudur. Sinasoslu Rumlar 1800ler itibariyle İstanbul’da boya ticaretinde de öncü bir rol oynamaktaydı. Mustafapaşa’ya yakın bir mesafede yer alan Kayseri’de de küçük ölçekli boya üretim sanayi bulunmakla beraber bunun Sinasoslu tüccarlar ile rekabet edecek güçte olmadığı belirtilmektedir (Roides, 1986).
Ressamlar:
Köydeki duvar resimlerinin bir diğer özelliği ise, çoğu kez resimleyen kişinin isminin de belirtilmiş olmasıdır. Köydeki pek çok evin duvar resimlerinde köyün en önemli ressamlarından biri olan Kostis Meletiadis’in imzası vardır. Rizos’un el yazmalarında, aynı zamanda çok iyi bir klarnet sanatçısı olan Meletiadis’in bir dönem İstanbul’da Unkapanı’nda bir havyarcıda çalıştığı sırada İtalya’ya giderek orada eğitimler aldığı bilgisi yer almaktadır. Roides, Sinasos’taki evlerle ilgili kaleme aldığı çalışmasında evlerdeki duvar resimlerindeki Avrupa etkisinin Meletiadis ile bağlantılı olabileceğini belirtmektedir.
Kendisiyle ilgili çok daha az bilgiye sahip olduğumuz, köyde Osmanlı döneminde aktif olan bir diğer ressam ise Georgios’tur. Söz konusu ressamın aziz resimleri yaptığı ve ikona konusunda usta olduğu, Meletiadis’in ise daha çok manzara resimleri yapmaktan hoşlandığı belirtilmektedir (Balta, 2005; Roides, 1986). Bazı evlerin ve çevredeki bazı kiliselerdeki duvar resimlerinde ismine rastladığımız bu ressam Georgios İordanidis olmalıdır.
Köydeki bu özel meskenlerin dışında aynı zamanda kilise veya manastırlara yapılan duvar resimleriyle karşılaşılmaktadır (Örneğin Beydere’deki Basileios Kilisesi). Ancak özellikle amaç, içerik ve kaynak açısından sivil mimari örneklerdeki resimlerle dini yapılardaki resimler birbirinden büyük ölçüde farklılaştığından bu iki kolu ayrı değerlendirmek gerekir. Dini mimariye ait anıtsal örnekler, sivil örneklere göre daha farklı bir gelişim çizgisini takip etmiştir.